Araba satışındaki ilginç şeytani dolandırıcılık
(Dikkat hepimizin başına gelebilir)
“Hepimizin hiç ummadığımız zamanda başımıza gelebilecek bir öykü bu. Çeşitli dolandırıcılık görmüşsünüzdür ama böylesine bir çakallık ne görmüşsünüz ne de duymuşsunuzdur; öyle bir çakallık ki her şeyi kitabına uydurmuşlar.
Mahkemeye çıkarıyorsunuz ortada suç yok, sütten çıkmış ak kaşık. Daha da kötüsü, dolandırılan masum vatandaş dolandırıcılıktan hapse girecek. Öyle böyle değil… Allah hiç birinizin başına böyle birisini musallat etmesin, diyelim.
Bir vatandaş elindeki arabayı satıp üzerine de üç beş daha koyup arabanın modelini yükseltmek istiyor. Onun için de arabanın satışını internetten bildiğimiz o malum sitelerden birine koyuyor. Telefonla bir sürü alıcı çıkıyor, pazarlıklar yapıyorlar. İçlerinden bir tanesi diyor ki, “söylediğin gibi arabanız temizse ben o arabayı almak istiyorum, ama ben sıkı pazarlıkçıyım, ona göre”.
Nerede buluşalım, falan yerde.
O falan yerde bunlar buluşuyor, arabayı alıp bir ekspertize götürüyorlar, arabada hiçbir şey çıkmıyor. Alıcı, “tamam kardeşim ben bunu beğendim”, “alaşağı ver yukarı” bunlar bir pazarlığa tutuşuyorlar. 75 bin liralık arabayı 72 bin liradan anlaşıyorlar.
Adam diyor ki “al şu bin lirayı sana kaparo aman kimseye satma bunu, ben şimdi bir iki saat içinde hesabına para göndereceğim, sen ver bana şu hesap numaranı”. Veriyor hesap numarasını araba sahibi. Telefonlarını alıyorlar, “haydi güle güle diyorlar”.
Derken aradan iki saat geçiyor geçmiyor, bir telefon; bakıyor ki demin konuştuğu adam, yani arabaya talip olan kişi.
Adam diyor ki: “Hesabına bak, parayı yolladım, 59 bin lira yolladım, bin lira da vermiştim, geri kalan on iki bin lirayı kardeşim o sana verecek, çünkü ben bu arabayı kardeşim için aldım, benim gelmeme gerek yok, gereken satış işini yaparsınız, kalan on iki bin lirayı verir, el sıkışırsınız biter, eyvallah iş biter”.
Araba sahibi bilgisayara bakıyor, gerçekten hesabına 59 bin lira gelmiş, oh ne ala . Bir süre sonra telefon yine çalıyor, bu sefer başka bir ses, diyor ki, “ben sizin konuştuğunuz kişinin kardeşiyim, falan yerdeyim, gel buluşalım notere gidelim işleri halledelim”. Eyvallah bu da güzel.
Hemen çıkıyor araba sahibi, buluşuyorlar, noter işlemlerini tamamlıyorlar, 12 bin lirayı da alıp cebine koyuyor arabayı da anahtarını veriyor, “hayrını gör kardeşim”, o da “sen paranın hayrını gör”. Görünüşte satış tamam, alan da memnun satan da memnun… Acaba öyle mi?
O paranın hayrını gör ha, o para arabasını satan adamın başına nasıl bela olduğunu göreceğiz.
Kumpas kuruluyor
Aradan birkaç gün geçiyor, sabahın erken saati, adam işe hazırlanıyor, kapı çalınıyor. “Kim o”, polis, “ Allah Allah polisin ne işi var ki, “ diye adam söylenir. Neyse adam kapıyı açıyor.
Giriyor polisler, bizim araba satan adama “ sizi savcı beye götüreceğiz, savcı bey istiyor sizi ” derler.
Adam şaşırıyor, “ benim savcıyla ne işim olur ki” diyorsa da, polisler, “ bilmiyoruz onu savcı beyden öğrenirsiniz”.
Haydaa, tabi eşi telaşlanıyor, çocuklar daha uykudan uyanmamış. Neyse bunlar takılıyorlar polislerin peşine. Gidiyorlar, savcının karşısına çıkıyorlar. Savcı arabasını satan adama şöyle diyor:
“-Arkadaş sen 60 bin lira bir vatandaştan para almışsın, adamı dolandırmışsın, arabayı satıyorum sattım demişsin, arabayı telsim etmemişsin, arabayı vermemişsin, kaç gün geçmiş sonunda vatandaş şikâyetçi, hatta öyle bir şikâyette bulundu ki senin hakkında kamu davası açmak zorundayız. Çünkü bu nitelikli dolandırıcılığa girer.”
Arabayı satan adam:
“-Nasıl olur, savcı bey ben arabayı teslim ettim, hatta 60 bin değil 72 bine anlaşmıştık paranın tamamını aldım, noterden de satışını yaptık”.
Savcı arabayı satan adama diyor ki:
“-Madem arabayı sattın, şu evrakları getirin de görelim”. Yanındaki karısı,“ ben hemen gider bir koşu evrakları alır gelirim, diyor.
Karısı eve gidip arabanın satış evrakları getiriyor, savcı evraklara bakıyor, inceliyor. Savcı diyor ki:
“-Sen arabayı bu adama satmamışsın ki, ne adı ne soyadı tutuyor, sen başka birine satmışsın”. Arabanın satışını yapan adam:
“-Nasıl tutmaz, bunlar kardeş değil miydi, savcı ben bunu kardeşine sattım” diyor. Savcı:
“-Görüyorsun soyadı tutmuyor, bunlar kardeş filan değiller, zaten adam diyor ki, “kendim almak isterim, kendim paramı ödedim, daha arabamı alamadım” diyor”.
Eyvaah, arabayı satan adamın dişine taş değiyor, , alan adamın soyadına dikkat etmediği için dolandırıldığını anlıyor. “Bunlar kardeş değillerse bana niye bu parayı verdiler”.
Eyvaah ki ne eyvah, müthiş bir dolandırıcılıkla karşı karşıya kaldığını anlıyor adam. Yani soyadları farklı olan 60 bini verenle 12 bini verip arabayı alan iki yabancı kişi müthiş bir dolandırıcılık, kumpas kuruyorlar. Alıcıların soyadına dikkat etmeyen, arabayı satan adamın her şey aleyhinedir. Adam sinir, üzüntü için yalvar yakar savcıya izah etmeye çalışıyor, kurulan kumpas tuzağını ayrıntıları ile anlatır. “Sayın savcım ben bunların kardeş olduklarını zannediyordum, soy isimlerine de dikkat etmedim. Zaten parayı da tıkır tıkır ödeyince hiç aklıma gelmedi bunların bir oyun oynayacağı”.
Karısının iki gözü iki çeşme, ağlıyor, durmadan ağlıyor, savcıya yalvarıyor. “Savcı bey etmeyin, gitmeyin, benim kocam böyle şeyler yapmaz, bu güne kadar böyle bir şey görmedik, duymadık, bizim başımıza gelmedi, bize yardımcı olun”.
Savcı diyor ki, “biraz sakin olun, ben bir şeye bakacağım” diyor, savcı bilgisayara giriyor, bir şeylere bakıyor, dolandırılan adama diyor ki:
“-Bak kardeşim şimdiye kadar adliye ile bir işin olmamış, icralık dosyaların var mı diye onlara da baktım, icralık da bir şeyin yok, sen tertemiz bir adamsın. Ben sana güveniyorum, şimdi git, bir tane avukat bul kendine, ben bu adamların arasında bir ilişki var mı, onu araştıracağım, eğer bunlar arasında bir ilişki varsa ne ala kurtarırsın, yırtarsın. Ama bunların arasında bir ilişki yoksa nitelikli dolandırıcılıktan seni mahkemeye çıkarmam lazım, hatta tutuklamaya sevk etmem lazım, hapsi boylarsın, ona göre, bana yalan söyleme”. Adam savcıya yalvar yakar:
“-Vallahi de yalan söylemiyorum, ne olur bu adamların arasındaki ilişkiyi bulun”, yalvarıp yakarıyor. Neyse savcının yanından çıkıyorlar.
Hemen ahbaplarını arayarak, “aman ocağına düştüm bana tanıdığın bir avukat bul” . Avukatı buluyorlar.
Bunlar bir yerde buluşuyorlar avukatla, avukata olanı biteni, meramını anlatıyor. Avukat diyor ki:
“-Madem savcı öyle dedi, biraz bekleyelim, o ikisin arasındaki ilişkiyi buluncaya kadar bekleyelim, bulursa zaten problem yok, bulamazsa bizi mahkemeye çıkaracaklar o zaman bakarız”.
Arabası, parası dolandırılan adam bekliyor beklemesine de diken üstünde bekliyor.Kulağı sürekli kapıda, zil çaldı çalacak, böyle aradan günler haftalar geçiyor, ne ki üç aya yakın bir süre geçiyor. Ne arayan var, ne soran. Biraz da, “her halde bunları yakaladılar, bunların aralarındaki ilişki ortaya çıktı, ben de bu işten sıyırdım galiba”, diyerek kendi kendine teselli vermeye çalışıyor. “İnşallah, bu davanın düştüğüne dair belge gelir”, diye beklemeye başlıyor.
Dava düştü haberi beklerken, bir gün kapı iki kere çalıyor, gelen postacı, postacı buna bir zarf uzatıyor, “mahkeme celbiniz var”. Açıyor zarfı, “hakkınıza açılan dava için falan gün mahkemeniz var, mahkemeye gelmeniz gerekiyor”, yazısını okuyor.
Otomobillerin yaşantımıza girmesiyle bu alandaki dolandırıcılıklar da artmaya başladı. Belki sizin de başınıza gelir düşüncesi ile görülmemiş bir araba dolandırıcılığını size de sunmak istedik. Okuyun şaşıracaksınız. Bu olay bire bir yaşanmış olaydır.
Kumpas devam ediyor, arabanın parası 60 bin lira satıcıdan isteniyor
Kumpasta görüldü gibi, arabanın parası arabayı satandan istenecek. Arabayı satıp başına bela alan adam, hemen avukatı arıyor, avukat, diyor ki, “ biraz durum karışık gibi görünüyor, ben gidip dosyayı bir incelemem lazım.”
Neyse mahkemenin günü geliyor bunlar mahkemenin karşısına çıkıyor. Karşı taraf yok tabi, sadece bir avukat var. Ne de o suçlu değil davacı ya! Bizim gariban suçlu! Duruşmada hakim diyor ki:
“Sen falan kişiden 60 bin lira para almışsın, -araba satacağım-, demişsin, ama arabayı teslim etmemişsin, parayı da geri iade etmemişsin, üstelik de arabayı bir başkasına satmışsın. Adamlar davacı, sen nitelikli dolandırıcılıkla suçlanıyorsun. Eğer yeni bir deliliniz yoksa ben seni tutuklamak zorundayım, çünkü bu ağır bir suç”.
Arabayı satan adamın avukatı çabalıyor, çırpınıyor, yeni bir delil sunamıyorlar. Arabayı aşlan o iki arasında hiçbir ilişkiye rastlamamışlar. Ne bir telefon görüşmesi yapmışlar, ne bir araya gelip buluşmuşlar, ne akrabalık ilişkileri var, aynı yerde bile bulunmamışlar hiçbir zaman. Öyle görünüyor. Ne olacak şimdi. Hâkim diyor ki:
“-Sen iyi birine benziyorsun, ben seni suçlu görmüyorum ama kanunlar var, kurallar var ben bunların dışına çıkamam. Sana bir önerim var, sen şimdi bu parayı ödersen (60 bin lirayı) “onlar da şikâyetlerinden vazgeçerlerse biz davayı düşürürüz, bir şekilde. Ama sen de sonra karşı tarafı dava edersin, ya paranı ya arabanı geri alırsın”.
Avukatına soruyor, avukat hâkimden izin istiyor, hâkim ara veriyor, bunlar dışarı çıkıyor. Avukat diyor ki:
“Hâkimin dediği doğru, yoksa hapse gireceksin, tutuklanacaksın, eğer bu para sende duruyorsa bu parayı verelim, karşı taraf da davadan vaz geçerse en azından hapse girmekten kurtulursun. Daha sonra da tekrar dava açarız, muhtemelen de alırız bu parayı”.
Adam çaresiz, “aldığı 60 bin lirayı iade edeceğini” söylüyor.
Neyse aradan günler geçiyor, para iade ediliyor, karşı taraf davadan vaz geçiyor, hâkim de davayı düşürüyor.
Daha sonra da bunlar karşı dava açıyorlar, hala de dava sürüyor, ne olacak belli değil. Karşı tarafı bulabilecekler mi o da belli değil.
75 bin liralık arabayı 72 bine indirdi, bir de pazarlık yapıyor adam. Dolandırıcı niye yaptı bunu tabi şüphe çekmemek için. 12 bin lirayı da vermeyebilirdi, 72 bin liranın tamamını dolandırabilirdi ama işi biliyor uyanık, ikinci bir şeye para yatırmayacağı için şüphe çekebilir.
Bizimki der ki mesela, “ben parayı senden aldım ben sana satış yapacağım”. Mahkemede de şüphe uyandırabilirdi. Hâkim davacıya “sen almadığın arabanın parasının tamamını niye verdin” diye sorardı. Bunları bile düşünmüşler.
Arabayı satan adamın hatası neydi sizce. İki tane temel hatası vardı:
Banka hesap numarasındaki o isme dikkat etmemesi. Havale gelen bankadaki hesaptaki soyadına dikkat etmiş olsaydı notere gittiklerinde ikinci kişinin soyadı ile tutmadığını, kardeş olmadıklarını görecekti. Ama kardeşiz demişti, ortada bir yalan var, şüphelenecekti.
Noterlerde bir şablon vardır. Der ki, “falan plakalı aracımı filan kişiye şu paraya sattım, parasını da peşinen aldım” dersin. Demek ki bunu da yapmak doğru değil, deseydi ki oraya, “falan kişiden şu kadar havale geldi, ikinci kişi şu kişiden şu kadar para aldım ve ben bunu sattım” demiş olsaydı. Bunlar başına gelmeyecekti. Çünkü bunu mahkemeye delil olarak sunabilecekti.
Bu dolandırıcılık hepimizin başına gelebilir, parayı tam olarak alsak bile bu ayrıntılara dikkat etmemiz gerekir.
Cevat Kulaksız
Kaynak: Otomobilin Mesut Abisi Youtube
“Hepimizin hiç ummadığımız zamanda başımıza gelebilecek bir öykü bu. Çeşitli dolandırıcılık görmüşsünüzdür ama böylesine bir çakallık ne görmüşsünüz ne de duymuşsunuzdur; öyle bir çakallık ki her şeyi kitabına uydurmuşlar.
Mahkemeye çıkarıyorsunuz ortada suç yok, sütten çıkmış ak kaşık. Daha da kötüsü, dolandırılan masum vatandaş dolandırıcılıktan hapse girecek. Öyle böyle değil… Allah hiç birinizin başına böyle birisini musallat etmesin, diyelim.
Bir vatandaş elindeki arabayı satıp üzerine de üç beş daha koyup arabanın modelini yükseltmek istiyor. Onun için de arabanın satışını internetten bildiğimiz o malum sitelerden birine koyuyor. Telefonla bir sürü alıcı çıkıyor, pazarlıklar yapıyorlar. İçlerinden bir tanesi diyor ki, “söylediğin gibi arabanız temizse ben o arabayı almak istiyorum, ama ben sıkı pazarlıkçıyım, ona göre”.
Nerede buluşalım, falan yerde.
O falan yerde bunlar buluşuyor, arabayı alıp bir ekspertize götürüyorlar, arabada hiçbir şey çıkmıyor. Alıcı, “tamam kardeşim ben bunu beğendim”, “alaşağı ver yukarı” bunlar bir pazarlığa tutuşuyorlar. 75 bin liralık arabayı 72 bin liradan anlaşıyorlar.
Adam diyor ki “al şu bin lirayı sana kaparo aman kimseye satma bunu, ben şimdi bir iki saat içinde hesabına para göndereceğim, sen ver bana şu hesap numaranı”. Veriyor hesap numarasını araba sahibi. Telefonlarını alıyorlar, “haydi güle güle diyorlar”.
Derken aradan iki saat geçiyor geçmiyor, bir telefon; bakıyor ki demin konuştuğu adam, yani arabaya talip olan kişi.
Adam diyor ki: “Hesabına bak, parayı yolladım, 59 bin lira yolladım, bin lira da vermiştim, geri kalan on iki bin lirayı kardeşim o sana verecek, çünkü ben bu arabayı kardeşim için aldım, benim gelmeme gerek yok, gereken satış işini yaparsınız, kalan on iki bin lirayı verir, el sıkışırsınız biter, eyvallah iş biter”.
Araba sahibi bilgisayara bakıyor, gerçekten hesabına 59 bin lira gelmiş, oh ne ala . Bir süre sonra telefon yine çalıyor, bu sefer başka bir ses, diyor ki, “ben sizin konuştuğunuz kişinin kardeşiyim, falan yerdeyim, gel buluşalım notere gidelim işleri halledelim”. Eyvallah bu da güzel.
Hemen çıkıyor araba sahibi, buluşuyorlar, noter işlemlerini tamamlıyorlar, 12 bin lirayı da alıp cebine koyuyor arabayı da anahtarını veriyor, “hayrını gör kardeşim”, o da “sen paranın hayrını gör”. Görünüşte satış tamam, alan da memnun satan da memnun… Acaba öyle mi?
O paranın hayrını gör ha, o para arabasını satan adamın başına nasıl bela olduğunu göreceğiz.
Kumpas kuruluyor
Aradan birkaç gün geçiyor, sabahın erken saati, adam işe hazırlanıyor, kapı çalınıyor. “Kim o”, polis, “ Allah Allah polisin ne işi var ki, “ diye adam söylenir. Neyse adam kapıyı açıyor.
Giriyor polisler, bizim araba satan adama “ sizi savcı beye götüreceğiz, savcı bey istiyor sizi ” derler.
Adam şaşırıyor, “ benim savcıyla ne işim olur ki” diyorsa da, polisler, “ bilmiyoruz onu savcı beyden öğrenirsiniz”.
Haydaa, tabi eşi telaşlanıyor, çocuklar daha uykudan uyanmamış. Neyse bunlar takılıyorlar polislerin peşine. Gidiyorlar, savcının karşısına çıkıyorlar. Savcı arabasını satan adama şöyle diyor:
“-Arkadaş sen 60 bin lira bir vatandaştan para almışsın, adamı dolandırmışsın, arabayı satıyorum sattım demişsin, arabayı telsim etmemişsin, arabayı vermemişsin, kaç gün geçmiş sonunda vatandaş şikâyetçi, hatta öyle bir şikâyette bulundu ki senin hakkında kamu davası açmak zorundayız. Çünkü bu nitelikli dolandırıcılığa girer.”
Arabayı satan adam:
“-Nasıl olur, savcı bey ben arabayı teslim ettim, hatta 60 bin değil 72 bine anlaşmıştık paranın tamamını aldım, noterden de satışını yaptık”.
Savcı arabayı satan adama diyor ki:
“-Madem arabayı sattın, şu evrakları getirin de görelim”. Yanındaki karısı,“ ben hemen gider bir koşu evrakları alır gelirim, diyor.
Karısı eve gidip arabanın satış evrakları getiriyor, savcı evraklara bakıyor, inceliyor. Savcı diyor ki:
“-Sen arabayı bu adama satmamışsın ki, ne adı ne soyadı tutuyor, sen başka birine satmışsın”. Arabanın satışını yapan adam:
“-Nasıl tutmaz, bunlar kardeş değil miydi, savcı ben bunu kardeşine sattım” diyor. Savcı:
“-Görüyorsun soyadı tutmuyor, bunlar kardeş filan değiller, zaten adam diyor ki, “kendim almak isterim, kendim paramı ödedim, daha arabamı alamadım” diyor”.
Eyvaah, arabayı satan adamın dişine taş değiyor, , alan adamın soyadına dikkat etmediği için dolandırıldığını anlıyor. “Bunlar kardeş değillerse bana niye bu parayı verdiler”.
Eyvaah ki ne eyvah, müthiş bir dolandırıcılıkla karşı karşıya kaldığını anlıyor adam. Yani soyadları farklı olan 60 bini verenle 12 bini verip arabayı alan iki yabancı kişi müthiş bir dolandırıcılık, kumpas kuruyorlar. Alıcıların soyadına dikkat etmeyen, arabayı satan adamın her şey aleyhinedir. Adam sinir, üzüntü için yalvar yakar savcıya izah etmeye çalışıyor, kurulan kumpas tuzağını ayrıntıları ile anlatır. “Sayın savcım ben bunların kardeş olduklarını zannediyordum, soy isimlerine de dikkat etmedim. Zaten parayı da tıkır tıkır ödeyince hiç aklıma gelmedi bunların bir oyun oynayacağı”.
Karısının iki gözü iki çeşme, ağlıyor, durmadan ağlıyor, savcıya yalvarıyor. “Savcı bey etmeyin, gitmeyin, benim kocam böyle şeyler yapmaz, bu güne kadar böyle bir şey görmedik, duymadık, bizim başımıza gelmedi, bize yardımcı olun”.
Savcı diyor ki, “biraz sakin olun, ben bir şeye bakacağım” diyor, savcı bilgisayara giriyor, bir şeylere bakıyor, dolandırılan adama diyor ki:
“-Bak kardeşim şimdiye kadar adliye ile bir işin olmamış, icralık dosyaların var mı diye onlara da baktım, icralık da bir şeyin yok, sen tertemiz bir adamsın. Ben sana güveniyorum, şimdi git, bir tane avukat bul kendine, ben bu adamların arasında bir ilişki var mı, onu araştıracağım, eğer bunlar arasında bir ilişki varsa ne ala kurtarırsın, yırtarsın. Ama bunların arasında bir ilişki yoksa nitelikli dolandırıcılıktan seni mahkemeye çıkarmam lazım, hatta tutuklamaya sevk etmem lazım, hapsi boylarsın, ona göre, bana yalan söyleme”. Adam savcıya yalvar yakar:
“-Vallahi de yalan söylemiyorum, ne olur bu adamların arasındaki ilişkiyi bulun”, yalvarıp yakarıyor. Neyse savcının yanından çıkıyorlar.
Hemen ahbaplarını arayarak, “aman ocağına düştüm bana tanıdığın bir avukat bul” . Avukatı buluyorlar.
Bunlar bir yerde buluşuyorlar avukatla, avukata olanı biteni, meramını anlatıyor. Avukat diyor ki:
“-Madem savcı öyle dedi, biraz bekleyelim, o ikisin arasındaki ilişkiyi buluncaya kadar bekleyelim, bulursa zaten problem yok, bulamazsa bizi mahkemeye çıkaracaklar o zaman bakarız”.
Arabası, parası dolandırılan adam bekliyor beklemesine de diken üstünde bekliyor.Kulağı sürekli kapıda, zil çaldı çalacak, böyle aradan günler haftalar geçiyor, ne ki üç aya yakın bir süre geçiyor. Ne arayan var, ne soran. Biraz da, “her halde bunları yakaladılar, bunların aralarındaki ilişki ortaya çıktı, ben de bu işten sıyırdım galiba”, diyerek kendi kendine teselli vermeye çalışıyor. “İnşallah, bu davanın düştüğüne dair belge gelir”, diye beklemeye başlıyor.
Dava düştü haberi beklerken, bir gün kapı iki kere çalıyor, gelen postacı, postacı buna bir zarf uzatıyor, “mahkeme celbiniz var”. Açıyor zarfı, “hakkınıza açılan dava için falan gün mahkemeniz var, mahkemeye gelmeniz gerekiyor”, yazısını okuyor.
Otomobillerin yaşantımıza girmesiyle bu alandaki dolandırıcılıklar da artmaya başladı. Belki sizin de başınıza gelir düşüncesi ile görülmemiş bir araba dolandırıcılığını size de sunmak istedik. Okuyun şaşıracaksınız. Bu olay bire bir yaşanmış olaydır.
Kumpas devam ediyor, arabanın parası 60 bin lira satıcıdan isteniyor
Kumpasta görüldü gibi, arabanın parası arabayı satandan istenecek. Arabayı satıp başına bela alan adam, hemen avukatı arıyor, avukat, diyor ki, “ biraz durum karışık gibi görünüyor, ben gidip dosyayı bir incelemem lazım.”
Neyse mahkemenin günü geliyor bunlar mahkemenin karşısına çıkıyor. Karşı taraf yok tabi, sadece bir avukat var. Ne de o suçlu değil davacı ya! Bizim gariban suçlu! Duruşmada hakim diyor ki:
“Sen falan kişiden 60 bin lira para almışsın, -araba satacağım-, demişsin, ama arabayı teslim etmemişsin, parayı da geri iade etmemişsin, üstelik de arabayı bir başkasına satmışsın. Adamlar davacı, sen nitelikli dolandırıcılıkla suçlanıyorsun. Eğer yeni bir deliliniz yoksa ben seni tutuklamak zorundayım, çünkü bu ağır bir suç”.
Arabayı satan adamın avukatı çabalıyor, çırpınıyor, yeni bir delil sunamıyorlar. Arabayı aşlan o iki arasında hiçbir ilişkiye rastlamamışlar. Ne bir telefon görüşmesi yapmışlar, ne bir araya gelip buluşmuşlar, ne akrabalık ilişkileri var, aynı yerde bile bulunmamışlar hiçbir zaman. Öyle görünüyor. Ne olacak şimdi. Hâkim diyor ki:
“-Sen iyi birine benziyorsun, ben seni suçlu görmüyorum ama kanunlar var, kurallar var ben bunların dışına çıkamam. Sana bir önerim var, sen şimdi bu parayı ödersen (60 bin lirayı) “onlar da şikâyetlerinden vazgeçerlerse biz davayı düşürürüz, bir şekilde. Ama sen de sonra karşı tarafı dava edersin, ya paranı ya arabanı geri alırsın”.
Avukatına soruyor, avukat hâkimden izin istiyor, hâkim ara veriyor, bunlar dışarı çıkıyor. Avukat diyor ki:
“Hâkimin dediği doğru, yoksa hapse gireceksin, tutuklanacaksın, eğer bu para sende duruyorsa bu parayı verelim, karşı taraf da davadan vaz geçerse en azından hapse girmekten kurtulursun. Daha sonra da tekrar dava açarız, muhtemelen de alırız bu parayı”.
Adam çaresiz, “aldığı 60 bin lirayı iade edeceğini” söylüyor.
Neyse aradan günler geçiyor, para iade ediliyor, karşı taraf davadan vaz geçiyor, hâkim de davayı düşürüyor.
Daha sonra da bunlar karşı dava açıyorlar, hala de dava sürüyor, ne olacak belli değil. Karşı tarafı bulabilecekler mi o da belli değil.
75 bin liralık arabayı 72 bine indirdi, bir de pazarlık yapıyor adam. Dolandırıcı niye yaptı bunu tabi şüphe çekmemek için. 12 bin lirayı da vermeyebilirdi, 72 bin liranın tamamını dolandırabilirdi ama işi biliyor uyanık, ikinci bir şeye para yatırmayacağı için şüphe çekebilir.
Bizimki der ki mesela, “ben parayı senden aldım ben sana satış yapacağım”. Mahkemede de şüphe uyandırabilirdi. Hâkim davacıya “sen almadığın arabanın parasının tamamını niye verdin” diye sorardı. Bunları bile düşünmüşler.
Arabayı satan adamın hatası neydi sizce. İki tane temel hatası vardı:
Banka hesap numarasındaki o isme dikkat etmemesi. Havale gelen bankadaki hesaptaki soyadına dikkat etmiş olsaydı notere gittiklerinde ikinci kişinin soyadı ile tutmadığını, kardeş olmadıklarını görecekti. Ama kardeşiz demişti, ortada bir yalan var, şüphelenecekti.
Noterlerde bir şablon vardır. Der ki, “falan plakalı aracımı filan kişiye şu paraya sattım, parasını da peşinen aldım” dersin. Demek ki bunu da yapmak doğru değil, deseydi ki oraya, “falan kişiden şu kadar havale geldi, ikinci kişi şu kişiden şu kadar para aldım ve ben bunu sattım” demiş olsaydı. Bunlar başına gelmeyecekti. Çünkü bunu mahkemeye delil olarak sunabilecekti.
Bu dolandırıcılık hepimizin başına gelebilir, parayı tam olarak alsak bile bu ayrıntılara dikkat etmemiz gerekir.
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız Kaynak: Otomobilin Mesut Abisi Youtube
Hiç yorum yok: