Bizim Dönemimizde Yargıç Olma Ve Koşulları…
Bizim dönem, 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleştirilen askeri darbe sonrasında 1960 yılı Eylül ayında fakülteye başlayan dönemdir.
Dönemimizde Fakülteye kaydolabilmek için merkezi sınava henüz başlanmamıştı. Her fakülte alacağı öğrenci kontenjanı için sınavını kendisi yapıyordu.
Bizler, darbeden sonra ülkenin en önemli hukukçularının hazırladığı ve Kurucu Meclis tarafında kabul edilen 1961 Anayasasının özgürlükçü ortamında, fakültede Atatürk ilke ve devrimlerini özümseyerek okuduk.
Sadece İstanbul ve Ankara’da Hukuk Fakültesi vardı
Hukuk Fakültesi mezunu olmayanlar Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı olamazlardı.
Dersliklerimiz, hocalarımız ve verdikleri hukuk eğitim harikaydı.
Dekanlarımız Hukuk Fakültesi hocaları arasından seçilirdi.
Yurt sorunumuz yoktu.
Ekonomik durumunun iyi olmadığını belge ile kanıtlayan her öğrenci Kredi ve Yurtlar Kurumundan, mezun olduktan iki yıl sonra ödemek üzere kredi alabiliyordu.
Dönemimizde askerliğini yapmayan Yargıçlık stajına başlayamazdı.
Staja başlamak için sınav değil, sıraya girmek söz konusuydu.
Torpille, adam kayırmayla, Cemaat veya tarikat mensubu olmayla, Yargıç adayı olunmazdı. Hak etmeyenlerin Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı adaylığını kazanmalarının alt yapısı oluşturan sözlü sınav (mülakat) denilen ucube sistem söz konusu değildi.
Pekiyi derece ile fakülteyi bitirenlerle ve Adalet Bakanlığından burs alanlar, sıra beklemeksizin hemen staja başlayabiliyorlardı.
İyi ve Orta derece ile mezun olanlar ise staj sırasına girerlerdi.
Orta dereceliler daima iyi derecelilerin sonunda sıra alabiliyorlardı.
Sonraki yıllarda mezun olan iyi dereceliler bile, önceki yılların sırada olan orta derecelilerin önüne geçmeleri kuralı olduğundan, neredeyse orta derece ile mezun olanların Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı olma şansları yoktu.
Fakülte başarısı ve bu başarı sonucunda alınan derece sırayı belirler ve sıraya girmek için de, sabıkasızlık kaydı ve her bölgede görev yapabilecek kurul sağlık raporu yeterli tek koşuldu.
Dönemimizde meslek lisesi mezunlarına henüz Hukuk Fakültesine kayıt olanağı tanınmamıştı.
Terör ve kargaşa sıfırdı. Bu nedenle okumanın ve başarmanın dışında bir sorunumuz yoktu.
Her Yargıç ve Cumhuriyet Savcısının bir siyasi düşünce vardı.
Fakat siyasi düşüncesini görevine sokanların sayısı %1-2’yi geçmezdi.
Yurttaşlar güven içinde yaşadıklarından, böyle davranan Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı hakkında ilgili Kuruluna yakınmada bulunmaktan çekinmez ve mutlaka gereği yapılırdı.
İşte bu ortamda okuyup Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı olanlar, ağabeylerinin yaptığı gibi yargıya güveni %80-85’ler çıkarmayı başarmışlardı.
Bu gün yargının geldiği durum, bizlerin içini acıtmaktadır.
Bu güne baktıkça eski günleri özlemle anıyorum.
Yargıç güvencesi sağlanmadıkça, yargı üzerinde siyası etki kaldırılmadıkça, tarikat ve cemaatlerin eli yargıdan çekilmedikçe, sadece Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarından kahramanlık beklemekle bu durum düzelmez.
Acilen;
1-Yargıç adaylarının belirlemesinde torpilin (ve yukarıda belirtiklerim diğer nedenlerin) kaynağı olan sözlü sınav derhal kaldırılmalı…
2-YARGI BAĞIMSIZLIĞI ve GÜÇLER AYRILIĞINI sağlayacak bir düzenleme hemen yapılmalı…
3-Yargı, her türlü etkinin dışında tutularak, Yargıç ve Cumhuriyet Savcıları vicdanları ile baş başa bırakılmalıdır.
4-Özetle yargı, yargıya bırakılmalıdır.
Diyorum.
Siz ne dersiniz?
16.10.2019
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Dönemimizde Fakülteye kaydolabilmek için merkezi sınava henüz başlanmamıştı. Her fakülte alacağı öğrenci kontenjanı için sınavını kendisi yapıyordu.
Bizler, darbeden sonra ülkenin en önemli hukukçularının hazırladığı ve Kurucu Meclis tarafında kabul edilen 1961 Anayasasının özgürlükçü ortamında, fakültede Atatürk ilke ve devrimlerini özümseyerek okuduk.
Sadece İstanbul ve Ankara’da Hukuk Fakültesi vardı
Hukuk Fakültesi mezunu olmayanlar Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı olamazlardı.
Dersliklerimiz, hocalarımız ve verdikleri hukuk eğitim harikaydı.
Dekanlarımız Hukuk Fakültesi hocaları arasından seçilirdi.
Yurt sorunumuz yoktu.
Ekonomik durumunun iyi olmadığını belge ile kanıtlayan her öğrenci Kredi ve Yurtlar Kurumundan, mezun olduktan iki yıl sonra ödemek üzere kredi alabiliyordu.
Dönemimizde askerliğini yapmayan Yargıçlık stajına başlayamazdı.
Staja başlamak için sınav değil, sıraya girmek söz konusuydu.
Torpille, adam kayırmayla, Cemaat veya tarikat mensubu olmayla, Yargıç adayı olunmazdı. Hak etmeyenlerin Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı adaylığını kazanmalarının alt yapısı oluşturan sözlü sınav (mülakat) denilen ucube sistem söz konusu değildi.
Pekiyi derece ile fakülteyi bitirenlerle ve Adalet Bakanlığından burs alanlar, sıra beklemeksizin hemen staja başlayabiliyorlardı.
İyi ve Orta derece ile mezun olanlar ise staj sırasına girerlerdi.
Orta dereceliler daima iyi derecelilerin sonunda sıra alabiliyorlardı.
Sonraki yıllarda mezun olan iyi dereceliler bile, önceki yılların sırada olan orta derecelilerin önüne geçmeleri kuralı olduğundan, neredeyse orta derece ile mezun olanların Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı olma şansları yoktu.
Fakülte başarısı ve bu başarı sonucunda alınan derece sırayı belirler ve sıraya girmek için de, sabıkasızlık kaydı ve her bölgede görev yapabilecek kurul sağlık raporu yeterli tek koşuldu.
Dönemimizde meslek lisesi mezunlarına henüz Hukuk Fakültesine kayıt olanağı tanınmamıştı.
Terör ve kargaşa sıfırdı. Bu nedenle okumanın ve başarmanın dışında bir sorunumuz yoktu.
Her Yargıç ve Cumhuriyet Savcısının bir siyasi düşünce vardı.
Fakat siyasi düşüncesini görevine sokanların sayısı %1-2’yi geçmezdi.
Yurttaşlar güven içinde yaşadıklarından, böyle davranan Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı hakkında ilgili Kuruluna yakınmada bulunmaktan çekinmez ve mutlaka gereği yapılırdı.
İşte bu ortamda okuyup Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı olanlar, ağabeylerinin yaptığı gibi yargıya güveni %80-85’ler çıkarmayı başarmışlardı.
Bu gün yargının geldiği durum, bizlerin içini acıtmaktadır.
Bu güne baktıkça eski günleri özlemle anıyorum.
Yargıç güvencesi sağlanmadıkça, yargı üzerinde siyası etki kaldırılmadıkça, tarikat ve cemaatlerin eli yargıdan çekilmedikçe, sadece Yargıç ve Cumhuriyet Savcılarından kahramanlık beklemekle bu durum düzelmez.
Acilen;
1-Yargıç adaylarının belirlemesinde torpilin (ve yukarıda belirtiklerim diğer nedenlerin) kaynağı olan sözlü sınav derhal kaldırılmalı…
2-YARGI BAĞIMSIZLIĞI ve GÜÇLER AYRILIĞINI sağlayacak bir düzenleme hemen yapılmalı…
3-Yargı, her türlü etkinin dışında tutularak, Yargıç ve Cumhuriyet Savcıları vicdanları ile baş başa bırakılmalıdır.
4-Özetle yargı, yargıya bırakılmalıdır.
Diyorum.
Siz ne dersiniz?
Gündüz Akgül
16.10.2019Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Hiç yorum yok: