Yargı reformu (mu)? - Güner Yiğitbaşı
Aslında, ülkemizde eseri kalmayan tamamen çökmüş ve dibe vurmuş olan yargıda, AKP iktidarının yapacağı reformu bugüne kadar çok tartıştık. Bu nedenle, artık bu konuda yazmamaya karar vermemize rağmen, bugün ofisime gelir gelmez, Türkiye Barolar Birliği tarafından kargo ile gönderilen bir zarfla karşılaşıp, zarfı açınca da, içinden çıkan Türkiye Barolar Birliği tarafından büyük paralar sarf edilerek bastırılan YARGI REFORMU STRATEJİ BELGESİ NELER GETİRİYOR başlıklı 11 sayfalık broşür kitapçığı görüp içindekilere şöyle bir göz gezdirince, bu konuda son kez yazmaya karar verdim.
Reform denince, kelime anlamı olarak akla ne gelir?
Mevcut olan bir şeyi, Anayasayı, yasaları, yargıyı, siyaseti, siyasi partileri, seçim sistemini, sivil toplum kuruluşlarını, örnekleri uzatabiliriz, iyileştirmek, ıslah etmek, geliştirmek, yenileştirmek, düzeltmek, yeniden düzenlemek, reform olarak tanımlanabilir.
Demek ki; bir konuda ve özellikle de yargıda bir reform yapılabilmesi için; önce, üzerinde reform yapılarak daha da geliştirilebilecek ve iyileştirilebilecek normal işleyen bir yargı mevcut olmalıdır.
Bugün ülkemizde; maalesef, üzerinde reform yapılarak daha da iyileştirilebilecek normal işleyen bir yargı yoktur. Yargı, yürütmenin vesayetini de aşan, doğrudan yürütmenin emrinde olup, yargı mensuplarının ilk mesleğe kabullerinden başlayarak, sonraki atanmalarında, yer değiştirmelerinde, terfilerinde, soruşturulmalarında, meslekten uzaklaştırılmalarında ve aklınıza gelebilecek tüm özlük haklarında, yürütme söz hakkına sahiptir. Hakimler ve Savcılar Kurulunun üyeleri arasında yürütmeden gelen Adalet Bakanı ve müsteşarı yer almakta ve meslekten gelen üyelerin seçiminde de yürütme söz sahibidir.
Bu itibarla, bu koşullarda çalışan bir yargıcın, mesleki teminatı ve mesleki geleceğine yönelik hiçbir güvencesi yoktur. Bu aynı zamanda yargı bağımsızlığının da olmadığı anlamına gelir, yargıç teminatı ile yargının bağımsızlığı, bir paranın iki yüzü, yazı ve turası gibidir. Birisi olmazsa öbürü de olamaz.
Bir Yargıç; özlük hakları üzerinde söz sahibi olan yürütmenin, beğenmediği bir kararı verdiğinde, kolaylıkla, şucu, bucu olmakla suçlanarak, bir günde paketlenip meslekten uzaklaştırılarak hapishaneye atılabilmektedir.
İşte, bu mevcut yargı düzeninde; köklü ve temelden yeni bir yapılandırmaya gidilmeden, bu çürük ve temelden yoksun çökmüş, yargıçları teminatsız ve bağımlı, enkaz haline gelmiş bir yargıda, reform yapamazsınız. Bunun adına reform denilemez, yaparsanız da, kağıt üzerinde kalır, uygulamaya sokamazsınız. Korkunun ecele faydası yoktur dense de, korku duyan bir yargıç, mevcut hizmetlerini ve geleceğini tehlikeye atarak, ecele teslim olmak istemez ve emri altındaki yürütmenin tüm emirlerini yerine getirir ve yürütmenin isteklerini, yasaların üzerinde tutarak, hukuka aykırı kararlara imza atar.
Reform paketinde, tutuklamayı zorlaştıracak hükümler varmış, geçiniz beyler bu safsatayı, mevcut yasa hükümlerine göre de tutuklama kararı vermek, oldukça zor koşullara bağlıdır ama, siz uygulamaya bakınız, bolca ve kolaylıkla tutuklama kararları versinler diye, özel olarak ihdas edilen ve yürütmenin, kendisine biat eden güvendiği yargıçları atadığı Sulh Ceza Hakimleri, önlerine gelenleri kolayca tutuklamaktadırlar, suçun niteliği, katalog suçlardan olması, cezasının üst sınırı ve saire hukuk dışı gerekçelerle, insanlar kolayca tutuklanmakta, tutuksuz yargılanmanın asıl ve tutuklamanın; ancak yasada öngörülen koşulların varlığı halinde, istisna ‘en başvurulması gereken bir tedbir olduğu, ileride verilmesi muhtemel bir cezanın peşinen infazı ve bu muhtemel cezanın güvence altına alınması olmadığı evrensel kuralı, açıkça çiğnenmektedir.
Bir kural vardır, en kötü bir yasa, iyi uygulayıcılar tarafından çok iyi sonuçlar doğurur, en iyi bir yasa ise, kötü uygulayıcıların elinde çok kötü hukuki sonuçlar doğurur.
Bu kuraldan çıkan sonuç şudur; yasaların iyi, ya da kötü olması önemli değildir. Kararlarıyla, yasaları uygulayarak hayata geçiren, yasaları somutlaştıran savcı ve hakimlerimiz ne kadar teminatlı ve özgürdürler? önemli olan budur. Yapılması planlanan yargı reformunda; işte, savcı ve hakimlerimizi teminatlı, bağımsız ve özgür kılan köklü çözümler yoktur.
Getirilmek istenen ve reform paketinde yer verildiği için büyük bir iftiharla reform olarak sunulan bir düzenlemeye göre; paket yasalaştığında, artık haber sınırlarını aşmayan bir haber ve düşünce açıklaması, suç olmaktan çıkarılacakmış.
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Anayasasında, basın hürdür, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü vardır yazan demokratik bir ülkede; zaten, insanların haber alma özgürlüklerinin gereği olarak, bir basın mensubunun ya da herhangi bir düşün insanının; haber sınırlarını aşmayan, haber odaklı, insanların haber alma özgürlüklerini kullanmalarını sağlayan, kimsenin şeref ve haysiyetine, kişisel haklarına ilişmeyen, şiddeti çağrıştırmayan, barışçıl her düşünce, düşünceyi herhangi bir yolla açıklamanın bir suç olmadığını, bu paketi hazırlayanlar bilmiyorlar mı?
Biliyorlar ama, maalesef bizim ülkemizde, şiddeti çağrıştırmayan, hiçbir kişinin şerefine ve özel hayatına ilişmeyen, barışçıl, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlükleri kapsamındaki, haber sınırlarını aşmayan masum beyan ve yazıların dahi, şayet siyasal iktidarı eleştiriyorsa, siyasi iktidarı memnun etmiyorsa, bağımlı yargı tarafından, iktidarın baskısıyla suç sayıldığının farkındalar.
Haber sınırlarını aşmayan, şiddet içermeyen, barışçıl haberlerin suç olmaktan çıkarılacağına ilişkin, getirilmek istenen bu hükümle; aslında, bugün de suç olmayan, suç olmaması gereken düşünce açıklamalarının, yazı, haber ve her türlü beyanların, ülkemizde suç sayıldığı, AKP iktidarı tarafından itiraf edilmektedir. Bu düzenlemenin yasalaşması halinde dahi, mevcut siyasal iktidar; bugün olduğu gibi, bundan sonra da, teminatsız ve bağımlı yargıçlar eliyle, hoşuna gitmeyen, kendilerini ağır eleştiren basın ve düşünce insanlarına, emirleri altındaki savcı ve yargıçlar marifetiyle, yargı sopasını kolaylıkla kullanabileceklerdir.
“Haber sınırlarını aşmayan” kavramı ne demektir, ne zaman haber sınırları aşılmış olacaktır? bu sınırları belli olmayan kaypak ifadeler, kötü ve emir altındaki savcı ve yargıçlar tarafından kolaylıkla kötüye kullanılmaya açık ve müsaittir.
Kimse kimseyi kandırmasın, bize göre, yargı paketinin içeriğinden ziyade, bu paketi getiren ve yasalaştığında uygulatacak olan siyasal iktidarın, özgürlüklere ve demokrasiye bakışı ve bu konudaki karne notları önemli olacaktır. Ne yazık ki; bu karne de, hiç iç açıcı değil, kırıklarla doludur.
30/09/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Reform denince, kelime anlamı olarak akla ne gelir?
Mevcut olan bir şeyi, Anayasayı, yasaları, yargıyı, siyaseti, siyasi partileri, seçim sistemini, sivil toplum kuruluşlarını, örnekleri uzatabiliriz, iyileştirmek, ıslah etmek, geliştirmek, yenileştirmek, düzeltmek, yeniden düzenlemek, reform olarak tanımlanabilir.
Demek ki; bir konuda ve özellikle de yargıda bir reform yapılabilmesi için; önce, üzerinde reform yapılarak daha da geliştirilebilecek ve iyileştirilebilecek normal işleyen bir yargı mevcut olmalıdır.
Bugün ülkemizde; maalesef, üzerinde reform yapılarak daha da iyileştirilebilecek normal işleyen bir yargı yoktur. Yargı, yürütmenin vesayetini de aşan, doğrudan yürütmenin emrinde olup, yargı mensuplarının ilk mesleğe kabullerinden başlayarak, sonraki atanmalarında, yer değiştirmelerinde, terfilerinde, soruşturulmalarında, meslekten uzaklaştırılmalarında ve aklınıza gelebilecek tüm özlük haklarında, yürütme söz hakkına sahiptir. Hakimler ve Savcılar Kurulunun üyeleri arasında yürütmeden gelen Adalet Bakanı ve müsteşarı yer almakta ve meslekten gelen üyelerin seçiminde de yürütme söz sahibidir.
Bu itibarla, bu koşullarda çalışan bir yargıcın, mesleki teminatı ve mesleki geleceğine yönelik hiçbir güvencesi yoktur. Bu aynı zamanda yargı bağımsızlığının da olmadığı anlamına gelir, yargıç teminatı ile yargının bağımsızlığı, bir paranın iki yüzü, yazı ve turası gibidir. Birisi olmazsa öbürü de olamaz.
Bir Yargıç; özlük hakları üzerinde söz sahibi olan yürütmenin, beğenmediği bir kararı verdiğinde, kolaylıkla, şucu, bucu olmakla suçlanarak, bir günde paketlenip meslekten uzaklaştırılarak hapishaneye atılabilmektedir.
İşte, bu mevcut yargı düzeninde; köklü ve temelden yeni bir yapılandırmaya gidilmeden, bu çürük ve temelden yoksun çökmüş, yargıçları teminatsız ve bağımlı, enkaz haline gelmiş bir yargıda, reform yapamazsınız. Bunun adına reform denilemez, yaparsanız da, kağıt üzerinde kalır, uygulamaya sokamazsınız. Korkunun ecele faydası yoktur dense de, korku duyan bir yargıç, mevcut hizmetlerini ve geleceğini tehlikeye atarak, ecele teslim olmak istemez ve emri altındaki yürütmenin tüm emirlerini yerine getirir ve yürütmenin isteklerini, yasaların üzerinde tutarak, hukuka aykırı kararlara imza atar.
Reform paketinde, tutuklamayı zorlaştıracak hükümler varmış, geçiniz beyler bu safsatayı, mevcut yasa hükümlerine göre de tutuklama kararı vermek, oldukça zor koşullara bağlıdır ama, siz uygulamaya bakınız, bolca ve kolaylıkla tutuklama kararları versinler diye, özel olarak ihdas edilen ve yürütmenin, kendisine biat eden güvendiği yargıçları atadığı Sulh Ceza Hakimleri, önlerine gelenleri kolayca tutuklamaktadırlar, suçun niteliği, katalog suçlardan olması, cezasının üst sınırı ve saire hukuk dışı gerekçelerle, insanlar kolayca tutuklanmakta, tutuksuz yargılanmanın asıl ve tutuklamanın; ancak yasada öngörülen koşulların varlığı halinde, istisna ‘en başvurulması gereken bir tedbir olduğu, ileride verilmesi muhtemel bir cezanın peşinen infazı ve bu muhtemel cezanın güvence altına alınması olmadığı evrensel kuralı, açıkça çiğnenmektedir.
Bir kural vardır, en kötü bir yasa, iyi uygulayıcılar tarafından çok iyi sonuçlar doğurur, en iyi bir yasa ise, kötü uygulayıcıların elinde çok kötü hukuki sonuçlar doğurur.
Bu kuraldan çıkan sonuç şudur; yasaların iyi, ya da kötü olması önemli değildir. Kararlarıyla, yasaları uygulayarak hayata geçiren, yasaları somutlaştıran savcı ve hakimlerimiz ne kadar teminatlı ve özgürdürler? önemli olan budur. Yapılması planlanan yargı reformunda; işte, savcı ve hakimlerimizi teminatlı, bağımsız ve özgür kılan köklü çözümler yoktur.
Getirilmek istenen ve reform paketinde yer verildiği için büyük bir iftiharla reform olarak sunulan bir düzenlemeye göre; paket yasalaştığında, artık haber sınırlarını aşmayan bir haber ve düşünce açıklaması, suç olmaktan çıkarılacakmış.
Güler misiniz, ağlar mısınız?
Anayasasında, basın hürdür, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü vardır yazan demokratik bir ülkede; zaten, insanların haber alma özgürlüklerinin gereği olarak, bir basın mensubunun ya da herhangi bir düşün insanının; haber sınırlarını aşmayan, haber odaklı, insanların haber alma özgürlüklerini kullanmalarını sağlayan, kimsenin şeref ve haysiyetine, kişisel haklarına ilişmeyen, şiddeti çağrıştırmayan, barışçıl her düşünce, düşünceyi herhangi bir yolla açıklamanın bir suç olmadığını, bu paketi hazırlayanlar bilmiyorlar mı?
Biliyorlar ama, maalesef bizim ülkemizde, şiddeti çağrıştırmayan, hiçbir kişinin şerefine ve özel hayatına ilişmeyen, barışçıl, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlükleri kapsamındaki, haber sınırlarını aşmayan masum beyan ve yazıların dahi, şayet siyasal iktidarı eleştiriyorsa, siyasi iktidarı memnun etmiyorsa, bağımlı yargı tarafından, iktidarın baskısıyla suç sayıldığının farkındalar.
Haber sınırlarını aşmayan, şiddet içermeyen, barışçıl haberlerin suç olmaktan çıkarılacağına ilişkin, getirilmek istenen bu hükümle; aslında, bugün de suç olmayan, suç olmaması gereken düşünce açıklamalarının, yazı, haber ve her türlü beyanların, ülkemizde suç sayıldığı, AKP iktidarı tarafından itiraf edilmektedir. Bu düzenlemenin yasalaşması halinde dahi, mevcut siyasal iktidar; bugün olduğu gibi, bundan sonra da, teminatsız ve bağımlı yargıçlar eliyle, hoşuna gitmeyen, kendilerini ağır eleştiren basın ve düşünce insanlarına, emirleri altındaki savcı ve yargıçlar marifetiyle, yargı sopasını kolaylıkla kullanabileceklerdir.
“Haber sınırlarını aşmayan” kavramı ne demektir, ne zaman haber sınırları aşılmış olacaktır? bu sınırları belli olmayan kaypak ifadeler, kötü ve emir altındaki savcı ve yargıçlar tarafından kolaylıkla kötüye kullanılmaya açık ve müsaittir.
Kimse kimseyi kandırmasın, bize göre, yargı paketinin içeriğinden ziyade, bu paketi getiren ve yasalaştığında uygulatacak olan siyasal iktidarın, özgürlüklere ve demokrasiye bakışı ve bu konudaki karne notları önemli olacaktır. Ne yazık ki; bu karne de, hiç iç açıcı değil, kırıklarla doludur.
30/09/2019
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Hiç yorum yok: