Türklüğü Dışlamak
R.T. Erdoğan’ın söylediği ve hepimizin medya organlarından izlediğimiz şu sözünü bilirsiniz: “Kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın, her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyoruz”. Türklüğü kaldırırsak Osmanlı mı olacağız, bu zamanı, ırmağı geriye akıtmaya benzer.
Başbakan Tayyip Erdoğan, 12 Şubat 2013 de Midyat Köşk Meydanı’nda düzenlenen toplu açılış töreninde aynen şunları söylemişti: “Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok”, dedi. Türkiye Cumhuriyeti insanlarının çoğunluğunun Türk olduğu günümüzde bu sözleri içime sindiremiyorum, Kürtlere yaranmak için Türklüğü neden dışlayalım.(1)
Ne hikmetse, AKP iktidarının ileri gelenleri Doğuya ve Güneydoğuya gittiklerinde yöredeki Kürt vatandaşlara şirin görünmek için, oy için nabza göre şerbet veriyorlar ve böyle sözler söylemekteler. Yani Kürt vatandaşlara şirin görünmeye çalışıyorlar.
Erdoğan’dan altı yıl sonra Diyarbakır’da konuşan AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk tarafından davet edilenler arasında Kürdistan mebusunun da olduğunu" söyledi. Güya İstanbul B. Şehir Beld Başk seçimi arifesinde İstanbul’daki Diyarbakırlı seçmene “oyunuzu bana verin” sinyalini vermeye çalışıyor. Bu söz Türk vatandaşının yüreğini yaralar. (2)
Toplumda birileri, hiç de hoş görülmeyen bir söz ettiği zaman, bizim köyün şöyle bir atasözü vardır bu durumlar için, onu söylerlerdi, “gidişmedik yer kaşıyor” derlerdi.
Binali Yıldırım da Türkiye genelinde hiç de isabetli bulunmayan, hoşlanılmayacak, oy uğruna Diyarbakır’da Kürt vatandaşlara şirin görünmek için, “gidişmedik yer kaşıyor, “Kürdistan” dan bahsediyor. “Kürdistan” demenin ne gereği var, oyunuzu bana verin de çık. Ama Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan da, Artvin’deki konuşmasında şöyle demişti: “İstiyorsanız Kuzey Irak'ta Kürdistan var, defol oraya git. Biz, size bu toprakları böldürtmeyeceğiz"
Yukarıda R.T. Erdoğan da, aynı şekilde, Kürt bölgesinde oy uğruna Türklüğü dışlıyor.
İnternetten bu sözü dinlediğim sırada, Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya kitabına göz atıyordum. Orada Osmanlı’nın nasıl Türklüğü dışladığını belirten yazılar gördüm.
R.T. Erdoğan’ın Osmanlı ve Osmanlıca hayranı olduğunu biliyoruz. Okullarda Osmanlıca seçmeli ders konulması, Osmanlıspor kurulması gibi uygulamalar onun Osmanlı sevdasını dışa vuruyordu. Osmanlı Maarif nazırı da, okul kitaplarından “Türk” sözcüğünün çıkartılıp “Osmanlı” yazılmasını emrediyordu. Yani tıpkı R.T. Erdoğan’ın Türklüğü dışladığı gibi, Osmanlı da Türkü-Türklüğü dışlardı. Osmanlıda Türklere “kaba Türk”, Türkçeye de “kobat (kaba) dil” derlerdi. Onun için Osmanlı devlet katında yazışmalar, Öztürkçe değil, Arapça, Farsça, Türkçe karışımı garip bir dil kullanılırdı. Bunu da bilim dili sayarlardı.
Aydınlık’ta yazan Sayın Rıza Zelyut’un bu konuda aşağıdaki yazısından aldığımız örnekleri buraya aktaralım.
“16. Yüzyıl’ın Osmanlı Tarihçisi Hoca Sadettin Efendi, tarih kitabının birçok yerinde Türkleri aşağılıyor, bir şiirinde şöyle diyordu:
“Başına tac aldı çıkdı ol pelid
İtdi bî-idrak Etrak’i mürid.”
(O pis adam başına taç takarak ortaya çıktı ve kendisine de akılsız Türkleri mürit yaptı.) Burada, saldırdığı kişi, 15 yaşında bir devlet kuran Türk hakanı Şah İsmail... Onun çevresine toplanan Türkleri, aptal/akılsız gösteriyordu. (Oysa Şah İsmail de tıpkı Yavuz S. Selim gibi öz be öz Türk’tü. Şah İsmail’in Öztürkçe (Şah Hatayi mahlasıyla) yazdığı şiirleri üstüne söylenmiş Türküleri her gün radyo ve tv larda beğeni ile izliyoruz).
Şimdilerde nasıl iktidar, “saray” yanlısı besleme basın varsa, Osmanlı Devrinde de, padişaha dalkavukluk yapan ozan ve yazarlar vardı. İşte bu devrin dalkavukçu şairlerini alim sanan Osmanlı padişahları da, Türkleri dışlıyor, hemen hemen hiçbir padişah Türk kızlarıyla değil, Hıristiyan kökenli kadın ve kızlarla evlenmişlerdir.
Osmanlı sarayına dalkavukluk yapanlardan biri de Hafız Hamdi Çelebi, “Kadimi” mahlasıyla yazdığı şiirinde Türk’ü aşağılamakla yetinmemiş, onların acımasızca katledilmelerini, “Baban bile olsa Türk’ü katlet!” diye kışkırtmıştır. Hakaret ve yalanına Peygamber Hz. Muhammet’i bile ortak etmekten çekinmeyen bu devşirmenin o şiiri şudur:
“Devr-i ezelden beri şahım eflak
(Padişahım kâinatın yaratılışından bu yana)
Zemmolur âlem içinde Etrak
(Türkler bu dünyada hep kötülenmiştir)
Vermemiş Türk’e Hüda hiç idrak
(Allah Türk’e hiç anlayış/akıl vermemiştir)
Akl-ı evvel de olursa bibâk
(Türk çok akıllı olsa bile pervasızdır)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Baban bile olsa Türkü öldür)
Dedi ol kân-ı kerem, Şah-ı celâl
(O iyilik kaynağı yüce Peygamber dedi ki:)
Türk’ü katleyleyiniz kanı helal
(Türk’ü öldürünüz, kanı helaldir)
Daim oldu bunların işi dalâl
(Bunların işi sürekli sapıklık olmuştur)
Cümlesinden bunu ahzeyle misal
(Cümlesinden bunu örnek olarak al)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Öldür Türk’ü baban bile olsa da)
Türk eğer ilimde olursa derya
(Türk derin bilgi sahibi de olsa)
Müfti olup verir ise fetva
(Müftü olup fetva bile verse)
Hemnişin olma bunlarla katâ
(Asla onlara yaklaşma)
Bu kelam içre muhassal cana
(Ey değerli dost, bu sözde özetlendiği üzere)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Türk’ü öldür, baban olsa bile)
Türk’ü zannetmeki ola âdem
(Türk’ün adam olacağını zannetme)
Türk ile durma oturma bir dem
(Türk ile bir an olsun oturma)
Şeker alsa eline, ola sem
(Türk eline şeker alsa onu zehir say)
Ser-i Etrak’i kesip hiç yeme gam
(Türklerin başını hiç üzüntü duymadan kes)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Öldür Türk’ü , baban olsa bile)
Ey Kadimî Türk’e hiç olma yakın
(Ey Kadimî Türk’e hiç yakın olma)
Sözleri olur ise dürr ü semin
(Sözleri çok değerli inci bile olsa)
Zinhar olma Türk’e yakın
(Sakın Türklere yaklaşma)
Kes başın, kanın dök, çekme gam
(Başını kes, kanını dök hiç üzülme)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Türk’ü öldür, baban olsa da)
İşte böyle Türk’ü, Türkleri, Türkçeyi aşağılayan kötüleyen sözde Osmanlı aydını bir Türk’tü. Aradan yüzyıllar geçmiş, Türklerin başına Cumhurbaşkanı, yönetici olmuş bir Türk de (R.T. Erdoğan) Türk’ü, Türk milliyetçiliğini ret ediyordu.
Osmanlı padişahlarına dalkavukluk yapan biri de Şair Nefî idi. Bu zat, Siham-ı Kaza adlı taşlama kitabında Türklere demediğini bırakmamaktadır. İşte bu saray beslemesi, küstah ve şımarık adamın Türkler için kullandığı terimlerden bazıları:
“mülhidan-ı har” (eşeğin dinsizi/dinsiz eşekler), “Türk-i müzevvir” (Bozguncu Türk), “eşek Türk”, “Türk-i dûn”, (Aşağılık Türk), “Türk’e Hak, çeşme-i idraki haram etmişdir”, (Allah, Türk’e akıl çeşmesini yasak kılmıştır.), “Türk-i denî- hilkat” (Alçak yaradılışlı Türk), “Ne Türk idrâki yok izânı yok bir kaltâbân har/Yenür sanır alef gibi anılsa nâm-ı haysiyyet”) (Bu Türk’ün aklı, anlayışı yok; namussuz bir eşektir/ Onurun adı anılsa onu saman gibi yenilen bir şey sanır.)
Bunlarla yetinmeyen Osmanlı şairi, devam ediyor ve diyor ki: “Bu Türk’ün başka bir millette ne cinsi ne benzeri var/Ancak gulyabani bunlarla aynı milletten olabilir.” Padişaha dalkavukluk yapan, Türkleri aşağılayan bu güya Osmanlı şairleri, aydınları bu aşağılık yazıları yazıyorlar, padişaha sunup ondan ödül alıyorlardı. Şimdi de yandaş medya da doğruları halka bildirmeyip, iktidara dalkavukluk yapmıyorlar mı? Belki de örtülü ödenekten besleniyorlar olmalı. ll. Abdulhamid de gerici yazılar yazan, Volkan gazetesine el altından paralar göndermiştir.
(Menderes de yandaş yazarlara örtülü ödenekten paralar verirmiş, Necip Fazı Kısakürek’e üç bin lira verilmiş, bu Yassıada Mahkemesinde tek tek meydana çıktı)
Daha pek çok örnekler verebiliriz.(3)
Osmanlının son yıllarına daha berilere İstanbul’un işgal yıllarına gelelim. İttihat ve Terakki Partisi milliyetçi, Türkçü düşüncelerin ileri gitmesini isteyen bir düşünceyi taşıyordu. İttihat ve Terakki Partisi zamanında başta İstanbul, İzmir gibi vatanın birçok yeri işgal edilince, bu partinin ileri gelen liderleri (Talat Paşa, Cemal Paşa, Enver Paşalar) yurdu terk edince bu parti ve Türkçüler, Türkçü aleyhinde baskılar düşmanlıklar başladı. O zamanda Türklükten kaçan kaçana idi.
(Burada bir parantez açarak “keşke Yunanlılar kazansaydı” diyenlere de bir gönderme yapalım. İstanbul’un işgali sırasında Beyoğlu’nda bir Yunan generali otururmuş. Yunan generalinin oturduğu binanın bir kâbusu varmış. Balkonuna Yunan bayrağı çekildiği zaman, halk zorla bayrağı selama durdurulurmuş. Türkler bu bayrağı selamlamamak için oradan geçişlerini bu zamana rastlatmamaya çalışırlarmış. (4)
Türkçü Ziya Gökalp için yazılanlar.
Şair Ziya Gökalp Türkçülük, Türkçe üzerine şiirler, yazılar yazan İttihat ve Terakkici bir Türk aydınıdır. İttihatçılar tek tek tutuklanmaktadır, Ziya Gökalp de tutuklanır. O zamanları padişah dalkavukçuluğu yapan (şimdiki Saray dalkavukçusu gibi) gazeteler ve yazarlar varmış. Bir gün işgal uşağı bir gazetede, padişah dalkavukçusu güya milliyetçi Aka Gündüz, Ziya Gökalp hakkında şöyle bir alaycı yazısı yayınlanır:
“Ah ne yazık ki onu asacaklar. Yemin ederim ki asıldığını istemiyorum. Hürmet ettiğim bu zatın bir fikri vardı ki ne güzeldir: Ziya’nın kafasına bir düzine nalıncı çivisi çakmalı. Yaya olarak Anadolu’ya çıkarmalı. Kasaba kasaba, köy köy, oba oba gezdirmeli. Eyvah böyle yapmayacaklar da onu asacaklar. Ne kadar yazık! Ne kadar adaletsizlik”. Yani Ziya Gökalp asılmasın da kafasına çivi çakılarak işkence ile öldürülsün, demek istiyor!
Türkçülük ve Türkler suçlu!
“Türkçülük ve Türkler, hiç politikaya karışmasalar bile, suçlu ve sorumlular arasındadır. Mütareke edebiyatında cinayet yerine geçen şeylerden biri de “Türklerde milliyet hissini uyandırmak”tı. Sanki bütün felaketlere o yüzden uğranmıştı. İstanbul Maarif Nazırı, kıraat (okuma) kitaplarından ‘Türk” kelimesinin kaldırılarak yerine “Osmanlı” sözü konmasını emretmişti ….”(Şimdilerde Osmanlıspor kurulmasını anımsayın) . (Şimdi RTE nin “kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın, her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyoruz” demesine ne kadar da benziyor). Yine Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan 40. Muhtarlar toplantısında “ Türkçülük yapmak bölücülüktür” diyordu.(5)
“Üniversiteden Türkçü profesörler tasfiye edilmiştir;(6) (Şimdi de “hak adalet” diyen profesörler tasfiye ediliyor).
Kısaca “Türklüğü” yadsırsak, devlet dairelerinden TC yi kaldırırsak, “Türk milliyetçiliğini” dışlarsak Türk olarak özbenliğimizi de kaybetmiş oluruz.
Cevat Kulaksız
SONNOTLAR
(1)http://www.hurriyet.com.tr/gundem/erdogan-milliyetcilik-ayak-altinda-22621388
(2)https://t24.com.tr/haber/binali-yildirim-dan-diyarbakir-da-kurdistan-mebusu-aciklamasi,824684
(3)https://www.aydinlik.com.tr/ilber-hoca-nin-bilemedigi-etrak-i-bi-idrak-sorusunun-cevabini-izniyle-ben-vereyim-riza-zelyut-kose-yazilari-ekim-2018
(4) (Çankaya Falih Rıfkı Atay Pozitif Yayınları 2009 sf 159)
(5)https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-turkculuk-yapmak-boluculuktur-175184h.htm
(6)(Çankaya F.R. Atay sf 160)
Başbakan Tayyip Erdoğan, 12 Şubat 2013 de Midyat Köşk Meydanı’nda düzenlenen toplu açılış töreninde aynen şunları söylemişti: “Bu süreçte kimse bizim karşımıza Kürtlükle de Türklükle de çıkmasın. Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. Kuru milliyetçilik yok”, dedi. Türkiye Cumhuriyeti insanlarının çoğunluğunun Türk olduğu günümüzde bu sözleri içime sindiremiyorum, Kürtlere yaranmak için Türklüğü neden dışlayalım.(1)
Ne hikmetse, AKP iktidarının ileri gelenleri Doğuya ve Güneydoğuya gittiklerinde yöredeki Kürt vatandaşlara şirin görünmek için, oy için nabza göre şerbet veriyorlar ve böyle sözler söylemekteler. Yani Kürt vatandaşlara şirin görünmeye çalışıyorlar.
Erdoğan’dan altı yıl sonra Diyarbakır’da konuşan AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk tarafından davet edilenler arasında Kürdistan mebusunun da olduğunu" söyledi. Güya İstanbul B. Şehir Beld Başk seçimi arifesinde İstanbul’daki Diyarbakırlı seçmene “oyunuzu bana verin” sinyalini vermeye çalışıyor. Bu söz Türk vatandaşının yüreğini yaralar. (2)
Toplumda birileri, hiç de hoş görülmeyen bir söz ettiği zaman, bizim köyün şöyle bir atasözü vardır bu durumlar için, onu söylerlerdi, “gidişmedik yer kaşıyor” derlerdi.
Binali Yıldırım da Türkiye genelinde hiç de isabetli bulunmayan, hoşlanılmayacak, oy uğruna Diyarbakır’da Kürt vatandaşlara şirin görünmek için, “gidişmedik yer kaşıyor, “Kürdistan” dan bahsediyor. “Kürdistan” demenin ne gereği var, oyunuzu bana verin de çık. Ama Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan da, Artvin’deki konuşmasında şöyle demişti: “İstiyorsanız Kuzey Irak'ta Kürdistan var, defol oraya git. Biz, size bu toprakları böldürtmeyeceğiz"
Yukarıda R.T. Erdoğan da, aynı şekilde, Kürt bölgesinde oy uğruna Türklüğü dışlıyor.
İnternetten bu sözü dinlediğim sırada, Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya kitabına göz atıyordum. Orada Osmanlı’nın nasıl Türklüğü dışladığını belirten yazılar gördüm.
R.T. Erdoğan’ın Osmanlı ve Osmanlıca hayranı olduğunu biliyoruz. Okullarda Osmanlıca seçmeli ders konulması, Osmanlıspor kurulması gibi uygulamalar onun Osmanlı sevdasını dışa vuruyordu. Osmanlı Maarif nazırı da, okul kitaplarından “Türk” sözcüğünün çıkartılıp “Osmanlı” yazılmasını emrediyordu. Yani tıpkı R.T. Erdoğan’ın Türklüğü dışladığı gibi, Osmanlı da Türkü-Türklüğü dışlardı. Osmanlıda Türklere “kaba Türk”, Türkçeye de “kobat (kaba) dil” derlerdi. Onun için Osmanlı devlet katında yazışmalar, Öztürkçe değil, Arapça, Farsça, Türkçe karışımı garip bir dil kullanılırdı. Bunu da bilim dili sayarlardı.
Aydınlık’ta yazan Sayın Rıza Zelyut’un bu konuda aşağıdaki yazısından aldığımız örnekleri buraya aktaralım.
“16. Yüzyıl’ın Osmanlı Tarihçisi Hoca Sadettin Efendi, tarih kitabının birçok yerinde Türkleri aşağılıyor, bir şiirinde şöyle diyordu:
“Başına tac aldı çıkdı ol pelid
İtdi bî-idrak Etrak’i mürid.”
(O pis adam başına taç takarak ortaya çıktı ve kendisine de akılsız Türkleri mürit yaptı.) Burada, saldırdığı kişi, 15 yaşında bir devlet kuran Türk hakanı Şah İsmail... Onun çevresine toplanan Türkleri, aptal/akılsız gösteriyordu. (Oysa Şah İsmail de tıpkı Yavuz S. Selim gibi öz be öz Türk’tü. Şah İsmail’in Öztürkçe (Şah Hatayi mahlasıyla) yazdığı şiirleri üstüne söylenmiş Türküleri her gün radyo ve tv larda beğeni ile izliyoruz).
Şimdilerde nasıl iktidar, “saray” yanlısı besleme basın varsa, Osmanlı Devrinde de, padişaha dalkavukluk yapan ozan ve yazarlar vardı. İşte bu devrin dalkavukçu şairlerini alim sanan Osmanlı padişahları da, Türkleri dışlıyor, hemen hemen hiçbir padişah Türk kızlarıyla değil, Hıristiyan kökenli kadın ve kızlarla evlenmişlerdir.
Osmanlı sarayına dalkavukluk yapanlardan biri de Hafız Hamdi Çelebi, “Kadimi” mahlasıyla yazdığı şiirinde Türk’ü aşağılamakla yetinmemiş, onların acımasızca katledilmelerini, “Baban bile olsa Türk’ü katlet!” diye kışkırtmıştır. Hakaret ve yalanına Peygamber Hz. Muhammet’i bile ortak etmekten çekinmeyen bu devşirmenin o şiiri şudur:
“Devr-i ezelden beri şahım eflak
(Padişahım kâinatın yaratılışından bu yana)
Zemmolur âlem içinde Etrak
(Türkler bu dünyada hep kötülenmiştir)
Vermemiş Türk’e Hüda hiç idrak
(Allah Türk’e hiç anlayış/akıl vermemiştir)
Akl-ı evvel de olursa bibâk
(Türk çok akıllı olsa bile pervasızdır)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Baban bile olsa Türkü öldür)
Dedi ol kân-ı kerem, Şah-ı celâl
(O iyilik kaynağı yüce Peygamber dedi ki:)
Türk’ü katleyleyiniz kanı helal
(Türk’ü öldürünüz, kanı helaldir)
Daim oldu bunların işi dalâl
(Bunların işi sürekli sapıklık olmuştur)
Cümlesinden bunu ahzeyle misal
(Cümlesinden bunu örnek olarak al)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Öldür Türk’ü baban bile olsa da)
Türk eğer ilimde olursa derya
(Türk derin bilgi sahibi de olsa)
Müfti olup verir ise fetva
(Müftü olup fetva bile verse)
Hemnişin olma bunlarla katâ
(Asla onlara yaklaşma)
Bu kelam içre muhassal cana
(Ey değerli dost, bu sözde özetlendiği üzere)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Türk’ü öldür, baban olsa bile)
Türk’ü zannetmeki ola âdem
(Türk’ün adam olacağını zannetme)
Türk ile durma oturma bir dem
(Türk ile bir an olsun oturma)
Şeker alsa eline, ola sem
(Türk eline şeker alsa onu zehir say)
Ser-i Etrak’i kesip hiç yeme gam
(Türklerin başını hiç üzüntü duymadan kes)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Öldür Türk’ü , baban olsa bile)
Ey Kadimî Türk’e hiç olma yakın
(Ey Kadimî Türk’e hiç yakın olma)
Sözleri olur ise dürr ü semin
(Sözleri çok değerli inci bile olsa)
Zinhar olma Türk’e yakın
(Sakın Türklere yaklaşma)
Kes başın, kanın dök, çekme gam
(Başını kes, kanını dök hiç üzülme)
Uktul-üt Türk’e velevkâne ebâk
(Türk’ü öldür, baban olsa da)
İşte böyle Türk’ü, Türkleri, Türkçeyi aşağılayan kötüleyen sözde Osmanlı aydını bir Türk’tü. Aradan yüzyıllar geçmiş, Türklerin başına Cumhurbaşkanı, yönetici olmuş bir Türk de (R.T. Erdoğan) Türk’ü, Türk milliyetçiliğini ret ediyordu.
Osmanlı padişahlarına dalkavukluk yapan biri de Şair Nefî idi. Bu zat, Siham-ı Kaza adlı taşlama kitabında Türklere demediğini bırakmamaktadır. İşte bu saray beslemesi, küstah ve şımarık adamın Türkler için kullandığı terimlerden bazıları:
“mülhidan-ı har” (eşeğin dinsizi/dinsiz eşekler), “Türk-i müzevvir” (Bozguncu Türk), “eşek Türk”, “Türk-i dûn”, (Aşağılık Türk), “Türk’e Hak, çeşme-i idraki haram etmişdir”, (Allah, Türk’e akıl çeşmesini yasak kılmıştır.), “Türk-i denî- hilkat” (Alçak yaradılışlı Türk), “Ne Türk idrâki yok izânı yok bir kaltâbân har/Yenür sanır alef gibi anılsa nâm-ı haysiyyet”) (Bu Türk’ün aklı, anlayışı yok; namussuz bir eşektir/ Onurun adı anılsa onu saman gibi yenilen bir şey sanır.)
Bunlarla yetinmeyen Osmanlı şairi, devam ediyor ve diyor ki: “Bu Türk’ün başka bir millette ne cinsi ne benzeri var/Ancak gulyabani bunlarla aynı milletten olabilir.” Padişaha dalkavukluk yapan, Türkleri aşağılayan bu güya Osmanlı şairleri, aydınları bu aşağılık yazıları yazıyorlar, padişaha sunup ondan ödül alıyorlardı. Şimdi de yandaş medya da doğruları halka bildirmeyip, iktidara dalkavukluk yapmıyorlar mı? Belki de örtülü ödenekten besleniyorlar olmalı. ll. Abdulhamid de gerici yazılar yazan, Volkan gazetesine el altından paralar göndermiştir.
(Menderes de yandaş yazarlara örtülü ödenekten paralar verirmiş, Necip Fazı Kısakürek’e üç bin lira verilmiş, bu Yassıada Mahkemesinde tek tek meydana çıktı)
Daha pek çok örnekler verebiliriz.(3)
Osmanlının son yıllarına daha berilere İstanbul’un işgal yıllarına gelelim. İttihat ve Terakki Partisi milliyetçi, Türkçü düşüncelerin ileri gitmesini isteyen bir düşünceyi taşıyordu. İttihat ve Terakki Partisi zamanında başta İstanbul, İzmir gibi vatanın birçok yeri işgal edilince, bu partinin ileri gelen liderleri (Talat Paşa, Cemal Paşa, Enver Paşalar) yurdu terk edince bu parti ve Türkçüler, Türkçü aleyhinde baskılar düşmanlıklar başladı. O zamanda Türklükten kaçan kaçana idi.
(Burada bir parantez açarak “keşke Yunanlılar kazansaydı” diyenlere de bir gönderme yapalım. İstanbul’un işgali sırasında Beyoğlu’nda bir Yunan generali otururmuş. Yunan generalinin oturduğu binanın bir kâbusu varmış. Balkonuna Yunan bayrağı çekildiği zaman, halk zorla bayrağı selama durdurulurmuş. Türkler bu bayrağı selamlamamak için oradan geçişlerini bu zamana rastlatmamaya çalışırlarmış. (4)
Türkçü Ziya Gökalp için yazılanlar.
Şair Ziya Gökalp Türkçülük, Türkçe üzerine şiirler, yazılar yazan İttihat ve Terakkici bir Türk aydınıdır. İttihatçılar tek tek tutuklanmaktadır, Ziya Gökalp de tutuklanır. O zamanları padişah dalkavukçuluğu yapan (şimdiki Saray dalkavukçusu gibi) gazeteler ve yazarlar varmış. Bir gün işgal uşağı bir gazetede, padişah dalkavukçusu güya milliyetçi Aka Gündüz, Ziya Gökalp hakkında şöyle bir alaycı yazısı yayınlanır:
“Ah ne yazık ki onu asacaklar. Yemin ederim ki asıldığını istemiyorum. Hürmet ettiğim bu zatın bir fikri vardı ki ne güzeldir: Ziya’nın kafasına bir düzine nalıncı çivisi çakmalı. Yaya olarak Anadolu’ya çıkarmalı. Kasaba kasaba, köy köy, oba oba gezdirmeli. Eyvah böyle yapmayacaklar da onu asacaklar. Ne kadar yazık! Ne kadar adaletsizlik”. Yani Ziya Gökalp asılmasın da kafasına çivi çakılarak işkence ile öldürülsün, demek istiyor!
Türkçülük ve Türkler suçlu!
“Türkçülük ve Türkler, hiç politikaya karışmasalar bile, suçlu ve sorumlular arasındadır. Mütareke edebiyatında cinayet yerine geçen şeylerden biri de “Türklerde milliyet hissini uyandırmak”tı. Sanki bütün felaketlere o yüzden uğranmıştı. İstanbul Maarif Nazırı, kıraat (okuma) kitaplarından ‘Türk” kelimesinin kaldırılarak yerine “Osmanlı” sözü konmasını emretmişti ….”(Şimdilerde Osmanlıspor kurulmasını anımsayın) . (Şimdi RTE nin “kimse bizim karşımıza Türklükle de çıkmasın, her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına alıyoruz” demesine ne kadar da benziyor). Yine Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan 40. Muhtarlar toplantısında “ Türkçülük yapmak bölücülüktür” diyordu.(5)
“Üniversiteden Türkçü profesörler tasfiye edilmiştir;(6) (Şimdi de “hak adalet” diyen profesörler tasfiye ediliyor).
Kısaca “Türklüğü” yadsırsak, devlet dairelerinden TC yi kaldırırsak, “Türk milliyetçiliğini” dışlarsak Türk olarak özbenliğimizi de kaybetmiş oluruz.
Cevat Kulaksız
Cevat KulaksızSONNOTLAR
(1)http://www.hurriyet.com.tr/gundem/erdogan-milliyetcilik-ayak-altinda-22621388
(2)https://t24.com.tr/haber/binali-yildirim-dan-diyarbakir-da-kurdistan-mebusu-aciklamasi,824684
(3)https://www.aydinlik.com.tr/ilber-hoca-nin-bilemedigi-etrak-i-bi-idrak-sorusunun-cevabini-izniyle-ben-vereyim-riza-zelyut-kose-yazilari-ekim-2018
(4) (Çankaya Falih Rıfkı Atay Pozitif Yayınları 2009 sf 159)
(5)https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cumhurbaskani-erdogan-turkculuk-yapmak-boluculuktur-175184h.htm
(6)(Çankaya F.R. Atay sf 160)
Hiç yorum yok: